Tüp bebek, üreme hücrelerinin laboratuvar ortamında döllendirilmesi ve ardından ortaya çıkan embriyonun rahme yerleştirilmesi işlemidir.
Bilimsel adı in vitro fertilizasyon (IVF) [in vitro kelimesi dış ortamda uygulanan, fertilizasyon ise döllenme manasına gelmektedir] olan bu döllenme yönteminde, kadın üreme hücresi olan yumurtaların ve erkek üreme hücresi olan spermin toplanması ve daha sonrasında vücut dışında bir araya getirilerek döllenmesi gerekir. Döllenmiş yumurtalar bölünmeye başlar ve embriyo olarak adlandırılan gelişim sürecine laboratuvar ortamında erişildiği zaman kadının rahmine ilka edilebilmektedir. Başarılı bir şekilde tutunma gerçekleştikten sonra gebelik süreci başlamaktadır. Süreç buraya kadar yapay bir şekilde ilerlerken, bundan sonrası doğal gebelik gibi ilerlemektedir.
Doğal gebelikten farklı olan yanları ise; spermin ve yumurtanın vücut dışında bir araya getirilmesi, döllenmenin laboratuvar ortamında gerçekleştirilmesi, döllenmiş yumurtaların kadının rahmine yerleştirilmesi olarak sıralanmaktadır. Hususiyetle erkeğe bağlı kısırlıkta tüp bebek tedavisinden evvel aşılama tercih edilmektedir
Tüp Bebek ve Kısırlık Tedavisi
Kısırlık insanlık tarihi kadar eski bir hastalıktır; her ne kadar yasa ve yönetmeliklerde kısırlık hastalık kapsamına alınmasa da… Çocuk sahibi olamamak çiftleri psikolojik ve sosyal açıdan etkilemekte ve üreme fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde vazifesini yerine getiremediği için mutlaka hastalık olarak değerlendirilip, sosyal güvenlik kapsamına alınması gerekmektedir. Ayrıca tedavi metotlarının ithal ilaçlarla yapılması gibi etkiler sebebiyle, kısırlık tedavisi oldukça maliyetli bir işlem olmaktadır. Her geçen yıl artan kısırlık oranları neticesinde çiftler tüp bebek tedavisine yönelmektedir. Peki, kısırlık nedir?
Kısırlık veya diğer adıyla infertilite, düzenli bir cinsel ilişkiye rağmen bir yıl içerisinde çocuk sahibi olamamaya verilen addır. Yüzde 35 olarak kadın veya erkekte görülürken; yüzde 30 oranında ise hem kadın hem erkekte görülebilmektedir. Kısırlığın çeşitli tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Elbette tedaviye geçmeden önce kısırlığa sebep olan faktörlerin teşhis edilmesi gerekir. Günümüzde -yazımızda da değineceğimiz-, tüp bebek tedavisi ise, en çok başvurulan kısırlık tedavilerinin başında gelmektedir.
1960’lı yıllarda başaralı bir şekilde kısırlık çalışmaları yapılarak, tedavi yöntemleri keşfedilmiştir. Hatta bu keşifler neticesinde 1968 yılında tüpleri tıkalı olan bir kadına yapay tüp yerleştirilmiş; ancak müspet bir sonuç elde edilememiştir. Bu da zamanla üreme hücrelerinin vücut dışında döllendirilmesi fikrinin ortaya atılmasına sebep olmuş ve ilk defa 1973 yılında üreme hücreleri, vücut dışında döllendirilmiştir. Fakat döllenmenin ardından husule gelen embriyo, rahme yerleştirilememiş ve nihayetinde ilk yapay gebelik denemesi düşük ile sonuçlanmıştır.
1978 yılında Dr. Edwards ve Dr. Steptoe, İngiltere’de başarılı bir şekilde tüp bebek tedavisini uygulamışlardır. Bu tedavi sonucunda, ilk tüp bebeği namını alan Louise Brown dünyaya gelmiştir. Modern tüp bebek tedavisinin metotlarını 1971 yılında ortaya atan Robert G. Edward ise, bu tedavinin kurucusu olarak addedilmektedir. Türkiye’de ise bu yöntem ile ilk bebek doğumu 1989 yılında Ege Üniversitesi’nde gerçekleştirilmiştir.
Tüp Bebek Nasıl Yapılır?
Normal bir hamilelik durumunda, erkek spermi kadının yumurtasına yerleşmekte ve yumurtalıklardan olgun bir yumurta salınarak onu döllemektedir. Döllenmiş yumurta, yani cinsel ilişkiden sonra sperm ve oositin birleşmesi ile ortaya çıkan zigot (yeni hücre) rahim duvarına yerleşmektedir. Zigot bölünerek çoğalır ve gelişerek fetüsü meydana getirir.
Doğal yollarla çocuk sahibi olmanın mümkün olmadığı durumlarda ise tüp bebek tedavisine başvurulmaktadır. Tüp bebek yöntemi çoğunlukla 1 yıldan fazla bir sürede gebeliğin gerçekleşmemesi hâlinde başvurulan bir yöntem olmaktadır. Tüp bebek tedavisi, laboratuvar ortamında döllenen yumurtaların rahme yerleştirilmesinde, yumurtalıkların döllenme şekline göre mikroenjeksiyon (ICSI) veya klasik tüp bebek (IVF) yöntemleri kullanılmaktadır.
Mikroenjeksiyon yönteminde, sperm hücreleri özel pipetler marifetiyle yumurta hücresinin içine enjekte edilmektedir. Klasik yöntemde ise, yumurta ve sperm hücreleri döllenmenin gerçekleşmesi için belirli bir ortam ve koşullar altında bırakılmaktadır. Bu iki metottan hangisinin uygulanması gerektiğine uzman hekimler karar vermektedir. Tedavi sürecinde aslolan sağlıklı bir gebelik için döllenmenin en uygun koşul ve ortamlarda gerçekleştirilmesidir.
Tüp Bebek Aşamaları
Adım adım tüp bebek aşamaları maddeler halinde şöyle ilerlemektedir:
- Kısırlık sebebinin saptanması
- Yumurtalığın uyarılması
- Yumurta toplama işlemi
- Embriyonun oluşturulması
- Embriyonun uygun koşullar altında geliştirilmesi
- Transfer metodunun belirlenmesi
- Embriyo transferi
- Embriyonun başarılı bir şekilde tutunması
Yumurta Toplama İşlemi
Tüp bebek tedavi sürecinde son derece önem arz eden yumurta toplama işlemine dair birkaç bilgi verelim.
Yumurta Toplama İşlemi Nedir?
Uyarılarak büyütülmüş, folikül adı verilen yumurta keselerinin içlerindeki sıvı, vajinal ultrason yardımıyla özel iğnelerle toplanır. Foliküllerin içlerindeki sıvılar vakumlanarak bir tüpe aktarılabilmektedir. Tüp içindeki sıvıda bulunan yumurta; ancak mikroskop altında görülebilecek kadar küçük çaplı hücrelerdir. Bunlar, embriyolog tarafından incelenmesi için laboratuvara gönderilmektedir. Embriyolog ise mikroskop altında tetkik yaparak, yumurta olup olmadığını saptar ve yumurtaları özel bir kaba aktarır.
Yumurta Toplama İşlemi Ne Zaman Yapılır?
Yumurta toplama işleminden önce 11 gün boyunca doktor tarafından önerilen enjeksiyonlar yapılmaktadır. Sağlıklı yumurtaların kontrollü bir şekilde oluşabilmesi için bu elzemdir. Sonrasında yumurtaları çatlatmak adına HCG iğnesi vurulabilmektedir. Son enjeksiyondan sonraki 36 saatlik zaman dilimi içerisinde yumurta toplama işlemi uygulanmaktadır.
Yumurta Toplama İşlemi Nasıl Yapılır?
Oocyte Pick Up, yani yumurta toplama işlemi sıklıkla genel anestezi altında yapılmaktadır. Yumurtalıkları vajinal ultrason probunun yakınında bulunan kadınlarda ise lokal anestezi eşliğinde de uygulanabilmektedir. Yumurtaları uzakta olan ya da rahim arkasında duran kadınlarda ise genel anestezi uygulanmaktadır. 15 dakika kadar sürer. Her folikülün içinden yumurta çıkmamaktadır. Foliküllerde yumurta çıkma oranı %70 seviyesindedir. Yumurtaların toplanmasından sonra etrafında yer alan hücreler temizlenir ve olgun olup olmadığı incelenir. Olgun yumurtaların tespit edilmesi durumunda bunlara dölleme işlemi uygulanmaktadır. Yumurta toplama işleminden sonra hasta, birkaç saat dinlenerek günlük rutinine rahatlıkla dönebilmektedir.
Tüp Bebek Kimlere Uygulanır?
- İdiyopatik infertilite
- Tekrarlayan düşük
- Tüplerin çift taraflı tıkalı olması
- Yumurta tembelliği
- Sperm sayılarının az olması veya hiç olmaması
- 3 kez aşı yapılması ve sonuç alınamamış kişiler
- Yumurtalık kisti, endometriozis (çikolata kisti), endometrioma, polikistik over
- Vajinismus
- Spermiyogramda bozukluk olan erkekler
- Testis tümörü hasebiyle ameliyat olanlar
- İnmemiş testis
- Kemoterapi ve radyoterapi almış kişiler
- Sperm üretiminde sorun olanlar
- İmmunolojik hastalıkları olan kişiler
- Genetik problemleri olanlar
- Yumurta sayısının azalması
- Sperm fonksiyonlarının bozuk olması halinde
- Bazı hormonal bozukluklar
- Kalıtsal hastalıklara müdahale durumunda
Kaç Kere Denenebilir?
Sık sorulan sorulardan birisi tüp bebek kaç kere denenebilir sorusudur. Uzmanlarca, 3 kere denenmesi önerilebilmektedir. Bundan sonraki denemelerde de gebelik ihtimalinin düşük olmasıyla birlikte yine de çocuk sahibi olunabilmektedir.
Uygulama Yaşı
Bir diğer sıklıkla sorulan soru ise tüp bebek uygulama yaşı kaçtır olmaktadır. Kadınlar için 45 yaşına kadar uygulanması söz konusudur. 40 yaş üstü kadınlarda hamile kalma şansı oldukça düşüktür. Bu sebeple yaşı ilerlemiş kimseler, tedavide başarı oranlarının genç yaşta olanlara göre düşük olduğunu bilmelidirler.
Tüp Bebek Başarı Oranı
Yaş ve embriyo kalitesi gibi etkenlere bağlı olarak değişkenlik göstermekle birlikte, genel olarak tüp bebek işleminde başarılı olma oranı; 30 yaş altı kadınlar için %60 iken, 40 yaş üstü kadınlarda ise bu oran %15 civarında olmaktadır.